Combanın evinde olduğumuz yıllar hem köyde ki ilk yıllarımız, hemde 8-9 yaşlarda ki çocukluk yıllarım olması münasebetiyle en güzel yıllardandı.Köyün göbeğindeydi bu ev.Bengü de evler şehir nizamı gibiydi.Yani nerdeyse bitişik.Dolaysıyla her şey içiçe yaşanır,acılar kederler herkesle ortak tadılırdı.Zaten 450 haneli köyde herkes birbirine akrabaydı.
.....
Komşumuz muallim alinin ibrahimin doru bir kısrağı vardı.Benim en çok hatırladığım o kısrağa bir bahaneyle binebilmekti.Biz henüz yeniydik köyde ve babam hocaydı.İlk olarak babam nerden aklına estiyse koyun almıştı.Bir ara 22 tane olduğunu hatırlıyorum.Kışları okuldan çıkar akşama kellerin Çakır'ın çobanlığını yaptığı sürüden ayrılıp bizim yemliğimize gelen o koyunlara yem vermek,onlarla oynamak en büyük zevkimdi.Hele bir tane vardı ki gözleri ortadoğulu kadınların gözlerinden daha hoş sürmeliydi.
...
Bir akşam bu sürmeli koyun sürüyle gelmedi.Kimlerdi hatırlamıyorum ama köyden bir kaç kişi sürünün gezdiği,otlandığı yerlerde koyunu aramaya çıktı.Bende rahmetli Gökmenlerin Koca osman abiyle çıktım.Omarın dere denilen yerde iki kayanın arasına sıkışıp öldüğünü gördüm.Hala bügün o koyun için nasıl ağladığımı hatyırlarım ve burnumun direği sızlar.Sanırım evdende baskılar artınca;babam koyun işinin kendine göre olmadığını anlayıp diğerlerinide elden çıkardı.Ama anneme bir kaç yataklık yün çıkmıştır o koyun sahipliğinden sanırım.
...
ibrahim eniştenin doru atına binmekti en büyük zevkim dedim ya.Sabahları onu otlansın diye Yazı'ya götürür, öğlen onca yolu gider hem ırmaktan sular hemde yerini değiştirirdim.Sonra akşam üzeride almaya giderdim.Ama en güzeli Yazı'nın düzünde dönüş yolunda onu serbest bırakıp üzerinde kendimi kuş gibi uçarcasına hissetmek duygusuydu.Köye gireerken mezarlık vardı,oraya kadar yaklaşık 2 km. kısrağı salar bunca meşekkate değdiğini düşünürdüm.
...
Döndü teyzemlerinde bir kısrağı vardı.kır bir kısrak ama ne yapoacağı belli olmayan biraz esrük bir kısrak.Bazan onuda aynı şeyler için Yazı'ya götürürdüm.Harmanların sürüldüğü bir zamandı iyi hatırlıyorum.Akşam üzeri herkes harman savururken ben kısrağı almaya gittim.Gene yazının düzüünde saldım .üzerinde yelelerinden tutunup kendimi iyice atın üzerine eğdim.Biraz deli olduğu için genelde dişlik vururdum.Burunsulukla idaresi zor bir hayvandı.Tabi şehirlerde yetişmiş gençlerin bu dediklerimin ne manaya geldiğini bilmediklerini biliyorum.Büyük ihtimal evdeki büyüklerine soracaklar.Sorsunlar:)Üzerinde uçarcasına mezarlığın oraya gelince birden ırmağa doğru dönüverdi.Biraz yokuş aşağı olduğu için ben habire atın başına doğru gitmeye başladım.Yelelere sımsıkı sarıldım.Haliyle atın kontrolunüde kaybettim.Ama deli kısrak hızını hiç kesmedi.İnsanlar harman savurmayı bırakmış atın yoluna doğru koşmaya başlamışlardı.Düşmem kaçınılmazdı.Bari müdahele edebilmeyi umuyorlardı besbelli.Atın iyice boynuna geldim ve artık dayanamayıp küt diye atın önüne düştüm.Eyvah!!! dedim kendi kendime.Bağırsaklarımı deşecek.Sırtüstü önüne düşüp kaldım ve ben gözlerimi kapattım bekledim.Ama hiç bir şey olmadı.At ne oldu ki diye gözlerimi açtım ki ne göreyim.At durmuş bana bakıyor.O hızla o hayvan nasıl durdu ben hala anlamış değilim.
....
Sanırım bu olayla birlikte benim atlara binme sevdamda,babamın koyun sevdası gibi son buldu...
5 Şubat 2008 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder